
(Fotoğraf: Marie-Lan Nguyen)
Eskrim çok hassas bir spordur. İki eskrimci, temel olarak üç ince çubuk olan ve eskrimcilerin rakibini kesmek, batırmak, dürtmek veya başka bir şekilde onlara dokunmak için kullandıkları üç silah; flöre, epe veya kılıçtan biriyle mücadele eder.
Eskrim ve Düello
– Kayıplarınız dışında- bu bir düello gibidir. Aynı zamanda 1896’dan beri her olimpiyatta yer alan beş spor grubundan biridir. Modern çağda ve 19. yüzyılda ise koruyucu ekipmanların ortaya çıkmasından sonra karmaşık ve tartışmalı bir puanlama sorunu mevcuttu. “Eskrim geleneksel bir düellodan başka bir şeye benzemez ancak geleneksel bir düelloda puanlama merhametsiz ve dürüstçe yapılır. Bedeninizdeki açılmayı (yarayı) görmek saplamayla ilgili şüpheye tabii ki yer bırakmaz, tıpkı sağ kolunuzda açılan yara gibi…”
Peki, gerçekte olmadığı halde, insan etine saplanan bir silah nasıl tespit edilebilir?
Tabii ki elektrikle… Ancak bunun uygulanması biraz zaman aldı ve hatta eskrim disiplinleri onlarca yıldır elektrikli sistemler kullanıyor olduğu halde, sporun bazı branşlarında 1990’lara kadar elektrikli puanlama sistemleri yaygın olarak kullanılmadı. Çözümleri oldukça mükemmeliyetçi olsa bile eskrimin şaşırtıcı derecede tasarım zorluklarının olabilmesi bunun kısmi sebebidir.
Bu sporun ilk yıllarında, güvenilen tek şey açılmış yaralar değil, her eskrimcinin onuruydu (dürüstlüğüydü) . Rakibe karşı başarılı bir dokunuşta, devam etmeden önce rakip vuruşu touché diyerek kabullenirdi. Bunun dışında, erken eskrimde ayrıca, yapılan hamlenin sonucunu veya iki eskrimci aynı anda atak yaparsa, ilk kimin vuruşu gerçekleştirdiğini aralarından ayırt etmeye çalışan hakemler de vardı.
Ancak bunların hiçbiri tam anlamıyla tatmin edici değildi. İnsanlar elbette yalan söyleyebileceği gibi, hakemler de birinin silahının ucunun gerçekten rakibinin gövdesine daha önce dokunup dokunmadığını asla çok kesin bir şekilde belirleyemeyeceklerdi. Dokunuşlar küçüktü, spor hızlıydı ve eskrimcilerin kendi hareketleri kafa karıştırıcı olabiliyordu.
Ya da İngiltere’de Daily Telegraph and Courier’de 1896 tarihli bir makalenin belirttiği gibi: “Hakemin her iki tarafın da şimşek gibi hareketlerini iyi gözlem altında tutabilmesi için bir şahin gözüne ve bir kaplanın çevikliğine sahip olması gerekirdi.”

1930’da Washington D.C de eskrimci kızlar. (Fotoğraf: ABD Kongre Kütüphanesi)
Bay Little’ın devresi
Gazetedeki aynı makalede olası bir radikal çözüm öneriliyordu. Yeni bir teknoloji kullanmaya başlayan bazı girişimci eskrim meraklılarının o zamanki çalışması: Elektrik… Eskrimciler darbe aldığında hakemleri uyarmak, bir elektrik devresini kapatmak yani düğmeye basmak kadar kolaydı.
Makalede Bay Little olarak adlandırılan bir eskrimci tarafından geliştirilen sistem, rakibe çarptığında bir elektrik devresini tamamlayarak bir zil çalan elektrikli bir sistemden oluşuyordu.
The Daily Telegraph ve Courier, kıyafetin çağdaş bir tasarımı için “mutlak bir başarı kanıtladı” dese de bu başarı geçici olacak, yaklaşık 40 yıl bir elektrikli cihaz eskrim kurumları tarafından resmi olarak kabul edilmeyecekti.
İlk kez Berlin’de
Laurent-Pagan elektrikli puanlama aparesi olarak bilinen bu sistem, en erken kullanılan versiyon olarak kendini kanıtlamıştı. İlk olarak epe ile mücadele eden eskrimciler için kabul edildi ve 1936’da Berlin’deki Olimpiyat Oyunlarında kullanıma girdi.
Elektrikli skorlamanın ilk olarak epe için kullanılışı tesadüfi değildi. Vücudunuzun herhangi bir bölümünün hedef olabileceğini kabul eden nispeten basit kuralları; yani elektrik sisteminin, birinin epesinin ucunun rakibin vücudunun herhangi bir kısmıyla temas edip etmediğini algılamaktan çok daha karmaşık olması anlamına gelmeyecekti.

Flore ve kılıç için vücut kordonu. (Photo: Emerson)
Karmaşık çözümler
Fakat 30 yıl daha elektrikli sisteme geçmeyen flöre ve 1988 yılına kadar elektrikli olamayacak olan kılıç, tasarımcılara daha karmaşık problemler sundu.
Bunun nedeni, sporun en eski, klasik olarak en sevilen şekli olan flörede vücudun bazı bölgelerinin hedef dışı olmasıdır, yani vücudun herhangi bir yerine dokunduğu anda sinyal vermek üzere eğitilmiş elektrikli bir metal çubuk, işlevsel olarak işe yaramayabilirdi. Bu nedenle tasarımcılar, vücudun hedeflenen ve hedef dışı kısımlarını ayırt etmesine yardımcı olacak bir yol bulmalıydı.
Bunu, kısmen bakır gibi elektriği ileten bir metalle dokunan bir kumaş kullanarak yaptılar. Eskrimciler bu kumaşı vücutlarının flöre eskrimde hedeflenen kısımlarına giydiler: Göğüsleri, boyunları, sırtları ve kasıkları. Puanlama aparesi, kumaş ile uyum içinde çalışmak üzere geliştirilmişti ve bunu, flörenin rakibin flöresine veya vücudunun kumaş ile kaplı olmayan bir kısmına çarpmasından farklı bir vuruş olarak kabul etti.
Epede (vuruş ya da değil) şeklindeki iki olası sinyali içeren sisteme karşılık, flöre (bir vuruş, bir hedef dışı vuruş ve isabetsizlik) şeklinde üç seçeneği içeriyordu.
Kılıç daha da karmaşıktı, çünkü kısmen, yalnızca uçla değil, kılıcın tüm yönleriyle (kesme de dahil) yapılan dokunuşlar önemlidir. Ek olarak, maskeye yapılan bir dokunuşun bir vuruş olarak kabul edilmesi gerekirken, flörede müsabakayı durduran hedef dışı vuruşların kaydedilmeyip ve buna rağmen eskrimin devam etmesine izin verilmesi gerekir.
Henüz tamamlanmamış teknoloji
Elektrikli kılıçların yaygın olarak kullanımı Barselona’daki 1992 Olimpiyat Oyunlarına kadar fazla da gelişmiş değildi (Dünyanın ilk akıllı telefonunun tanıtıldığı yıl). Başka bir deyişle; bu sporun kendisi çok eski zamanlardan beri yapılıyor olsa bile eskrim teknolojisinin gelişmesi uzun sürmüştür.
Kaynak:
Yazar: Erik SHILLING
Çeviri: Alper ATEŞ
Düzenleme: Serdar KALKAN